Artık böyle. Bundan sonra böyle. Buraya başlık yazma tasasından kurtulmak için ihtimallerden en banalini seçmeye kararlıyım. Bir sonraki adım olarak kendi yazılarımı referans göstermeye, "Daha önce de yazdığım gibi… Aynen alıntılamam gerekirse… Saw it coming… " gibi ifadeler kullanmaya başlarım artik. Son aşamada da "Last Fm - Last, but not least" ismiyle toplama journallar kitabı çıkarırım. Nasıl fikir?

Bizim Baro (İstanbul Bar Association - Böyle yazınca sanki gece hayatına, bara, diskoya bir ömür adayıp, üstüne bir de bunların birliğine üye olmuş gibi berduş hissediyorum) tutmuş, Zincirlikuyu'daki çamırlı arsasına şık bir hizmet binası tasarımı arayışına girmiş. Başka bir grup insan da…

Bizim mahalle, go(y)go(y)cu mahalle, hakkat oyle.
Bu goygoycu mahallede bir de mahalle baskısı oluyor. Bu baskı oyle bir baskı ki, Google'da aratınca 656.000 sayfa bulunuyor. Metroseksüel gibi, amelenin kıronun bile diline düşüyor. 20 büyüklüğünde fontla 4 kelimeden ibaret yazılar yazan köşe yazarları kafalarına göre mahalle baskısını tasvir ediyorlar.

AKP aldı yürüdü, televizyon kanalları yana döne yemyeşil. Yeşilin her tonunda. Şimdi bir de Ramazan ya, din sohbetlerinin sonu gelmek bilmiyor. Gazeteler de dönüşüyor, evrim geçiriyorlar, ünlü insanlar türban takarak hükümeti goygoyluyorlar, bu sayede gazetelerde bir kare daha görünüyorlar. Halbuki isimlerden bir tanesi, çok değil, birkaç sene önce kocası çoluğu çocuğuyla…

Zeki Alasya, o guzel Devekusu Kabare donemlerinde Metin Akpinar'in yaninda en dandik esprileri yapan adamdi. Kucukken bile, Metin Akpinar'in tek kasiyla gozuyle anlattigini Zeki Alasya'nin kendini de yirtsa ifade edemedigini dusunur dusunur iclenirdim. Sahiden de Zeki Alasya, gozumde Levent Kirca banalligi mertebesine erismekle erismemek arasinda giden bir sarkactadir. Sevimsizligi, cabuk sinirlendigini belli eden, "sen ne dersen de, dinlemiyorum ki, tezcanliyim" bakislari, oynadigi tek duze roller (ya kufreder, ya sarhos taklidi yapar, ya yanaklarini al al boyatip cocuk taklidi yapar)… Bir sekilde ne yaparsa yapsin surekli Metin espriyi kurtarip, Zeki'nin bayagi paslarini gole tasir. Metin vucudunu iyi kullanir, rol icin eger,…

Sat 11 Aug – The Good, The Bad & The Queen, Mor ve Ötesi, dandadadan, fungu

Damon Albarn'in kendini duzgun sekilde ifade etme yetenegini korelten bir egosu vardir. Bu oyle guclu bir egodur ki, ilk donem Blur sarkilarinda "cumbus"e yol acip, sarkiyi Rio festivali dolaylarindan ziyade kaosa dogru surukler. Orkestrasyon egitimi saglam olan Damon, cok guzel malzemelerle kusmuk corbasi yapan bir asciya doner. Biliyorsunuz, ne kadar guzel seyler yersek yiyelim, kusmuk hep igrenc bir seydir.

Bir mini tarih seridi hazirlamam gerekirse;

Damon'in nereye gittigi anlasilmayan sarkilarinin onunu acan, egosunu torpuleyemese de en azindan sorgulayan Graham Coxon, uzerindeki "ben bilmem beyim…

Tue 24 Jul – AIR with support act: Orient Expressions

Eskiden Blue Jean diye bir dergi var idi. "Blue jean" kelimesinin dergi ismi olarak secilebilecek denli orjinal bulundugu yillardi. Bu dergi, hangi gruptan bahsediyorsa ismini illa ki Turkceye cevirip, oyle bir baslik duzerdi. Smashing Pumpkins album cikardiginda "Kabak bu sefer patladi", Blind Melon solisti Shannon Hoon öldüğünde ise "Kavun artik gercekten kör" basliklari atilmasi aklima yapismis orneklerdir; ki Smashing Pumpkins'in album cikardigi zamanlara atif yaparak yasimi acik ediyorum, farkindayim. Kizlarin, tecavuz mahalinden yeni ayaga kalkmis gibi giyinmedigi/gorunmedigi yillardi, HEYHAT!

Editorum benden dun geceki AIR konseriyle ilgili bir yazi istediginde (HA-HA)…

Ben bu bankacilara illet oluyorum. Iktisat/isletme mezunu armut gibi adamlar, saydam kizlar tamamen bu meslek grubu icin uretiliyorlar.
Bu cop insanlari alip reklamda oynatmislar. Ibret olsun diye suraya koyuyorum.

http://youtube.com/watch?v=3E4Bx4JDXOQ

Reklamda dogal ve komplekssiz gorunmek ugruna ne bicim kastiklarindan, o fettan kizlarin fildir fildir gozleriyle cevrelerinden onaylama bakislari beklediklerinden, erkeklerin bir anda yatili okul yatakhanesi moduna kaptirip "surada iki top sektirelim" duzeyine indiklerinden, bankaci kadinlarin lamba cini ayakkabisi misali kanca gibi yukari kalkik, sivri burunlu ayakkabilar giydiklerinden, taklit inci kupe taktiklarindan, tum bankaci tiplerin havuz basinda mutlaka best seller okuduklarindan, Capitol Radio dinlediklerinden, moda oldugu icin Radar Live'a gittiklerinden, film…

http://www.yenihareket.com/admin/gfx/news/yasar_alptekin.jpg
Diskotekli Turk filmlerinin demirbasi, efil efil yazlik giyimiyle jilet gibi bir delikanli vardi, hatirladiniz mi? Beyaz/bej keten pantolonu/gomlegi, simsiyah, yagliymiscasina hareketsiz briyantinli saclariyla bir Yasar Alptekin portlekdudaklisi geldi gecti o donem. Ekurisi Engin Koc'la 80lerin ikinci yarisinin fuckerlari idiler. Engin Koç demisken, engin koça donmus hakkaten, haberiniz yok.

Yasar Alptekin, yazlik diskolarda kiz avina cikar, tislaya tislaya peltekce konusur, istedigi ablayi ne kadar namuslu olursa olsun o mor isiklarin ve renkli kokteyllerin mayhosluguyla, sauna gorunumlu otel odalarında meze eder, yer idi.

Turk yapimi Lambada'da gonlumuze taht kurmus Yasar Agabey'e, Teyzem filminde, Mujde Ar'i arizaya baglatan aski Erhan olarak…

Benden baska kimse Juliette Lewis'in HAYVANCASINA
Tom Hanks'e benzedigini farketmiyor mu? Merak ediyorum.

http://www.saborizante.com/2006/06/tom_hanks.jpg

Bir de bu kizin arkadasinda calan capulculara cok aciyorum. Sanki ayagini yere vura vura kendine bir band istemis, vermisler.

Flipper kadar bile gülmedi yüzüm. Yordunuz beni yıllar.

Bana bu radarlive leşo bir festival olacakmis gibi geliyor. Leşo tayfa.